Üzelerek, hislerimi söylemek zorundayım. Eskiden mimarlık, bir sanat, bir bilimdi, toplumu ileriye taşıyan bir meslekti. Ama 2024'te mimarlık, sanki sosyal Medya favori tıklanması estetiğine yenik düşmek üzere. Eskiden tasarımlar zamana meydan okumak için yapılırdı, şimdi ise 10 saniyelik Reels videolarında dikkat çekmek için. Peki, bu bir son mu, yoksa yeni bir başlangıç mı? Kısacası panik yaşamadan önce bir daha düşünelim derim.
Mimarlık vs. Sosyal Medya Algısı
İç mimarlık ve dekorasyon, sosyal medya sayesinde eskisinden daha hızlı tüketilen bir endüstri haline geldi. Ev turu videoları, "Pinterest evi" dedikleri mekanlar, LED aydınlatmalar, abartılı kontrast renkler... Tüm bunlar, "gerçekten yaşanabilir bir alan mı?" sorusunu unutturdu. Mekana dikkat çekip, reels veya fotoğraf paylaşılarak ilgi odağı olabilirmiyim düşüncesini hepimize getirdi.
Gerçek problem; sosyal medyada güzel gözüken ama yaşamaya elverişli olmayan evler.
Mimar olarak bizim görevimiz sadece estetik tasarlamak değil, aynı zamanda fonksiyonel, zamansız ve insan ruhuna iyi gelen mekanlar oluşturmak. Ama popüler kültür, iç mekan tasarımının ruhunu bir 'trend listesi' haline getirdi. Minimalist dekorasyon bir anda "demode" olup "boho-chic"e dönüşüyor, ardından "dijital distopya" akımı geliyor. 3 ay sonra hepsi unutuluyor.
Gerçeklikten Kopuk Algılar; popüler kültür mimarlığın temel değerlerini unutmaya zorluyor. Bir bina sadece güzel değil, dayanıklı ve doğru malzemeyle yapılmalı.
Mimarlığı Geri Kazanmak
Mimarlığı geri kazanmak için popüler kültürle sırt sırta çalışmalıyız. Viral olabilecek ama aynı zamanda zamana meydan okuyabilecek tasarımlar yapmalıyız.
Benim felsefem belli: "Sade olsun, ama ruhu olsun." (kısmen sade olsun:)!! ) Popüler kültür gelip geçici, ama iyi tasarım hep var olacak. Mimarlık, tüketilecek bir trend değil, ömür boyu yaşanacak bir sanat.
Unutmayalım, bir mekan sadece çizim değil, içinde binlerce hikaye barındıran bir yaşam alanıdır.
Comentarios